Adatepe Nerede, Zeus Atları Nerede ?

Adatepe Nerede, Zeus Atları Nerede ?
07.10.2017 Yazan: Aziz Kaçmaz Aziz Kaçmaz 4293 kişi okudu
Küçük Kuyu, Çanakkale, Ayvacık İlçesine Bağlı, Edremit, Altınoluk'un batısında yer alan Ege Denizi kıyısından başlayarak Kaz Dağları yamaçlarına doğru yaslanmış şirin bir tatil beldesidir. Adatepe Küyü de Küçük Kuyunun Üst yamaçlarında Antik Bir köydür

İstanbul’da yaşayan bir müşterimin, Çanakkale Biga, İlçesinde satılacak arsasının satış vekaleti, Balıkesir Edremit Gürede yaşayan Hanefi Çolak’ta olduğunu, satışı Hanefi beyin yapacağını söyledi.

Alıcım ile akşama doğru Edremit  Güreye gittik. Sabah saat 5’te Edremit’ten Biga’ya gitmek üzere yola çıktık. Saat 8’de Biga tapu dairesinin önünde beklemeye başladık, bizden sonra gelenler arkamızda sıraya girdiler, derken 8.30 da 1.İlk işlem için evraklarımızı memura sunduk. Memur evraklarımızı aldı, ‘’cebinize SMS gelecek satış günü ve harç miktarınızı SMS le öğrenmiş olacaksınız’’ demez mi.!

Memur bey, bu arsayı almak için dün İstanbul’dan kalkıp satıcı vekilini almak üzere Edremit Güreye gittik, sabahın 5’şinde kalkıp Edremit’ten, Biga’ya dairenize geldik ve ilk satış işlemi için baş vurumuzu yaptık. İşlemlerimizin bugün bitirilmesini rica ediyoruz. İşlem bittikten sonra satıcı vekilini tekrar Edremit’e götüreceğiz oradan da İstanbul’a döneceğiz. Baya meşakkatli olan bu durumumuz arz ettik, ancak nafile, memur bey satışınız kesinlikle 10 günden önce gerçekleşmez dedi.!  

Peki sebep nedir, ben 30 yıllık emlakçıyım bu işler eskiden 2 saatlik işlerdi.
Bu gelişmiş teknoloji çağında bunun 1 saate inmesi gerekirken neden 10 gün?
Memurun cevabı: Biga’ya çok yoğun talep var. 2 yıldan beri böyleymiş, ben yeni geldim, burayı düzelmeye çalışacağım demez mi? Güler misin, ağlar mısın? J)))

Hey ilgili ve yetkili ve kudretli bakanım, Biga Tapu Müdürlüğünde ki, bu çocukça, bu acemice, bu gülünç  ve inanılması zor beceriksizlikten hiç mi haberiniz yok…?

Çanakkale Tapu ve Kadastro müdürlüğüne yazmaya gerek bulmadım, hatta Tapu ve Kadastro Genel müdürlüğüne, yazmanında bir faydası olacağını sanmam. Çünkü öyle anlaşılıyor ki, onlarda bu çaresizliğin içinden, çıkma kabiliyet ve kudretine sahip değildirler.

Bence Tapu ve Kadstro müdürlüklerinin lağvedilmeli ve özelleştirilmesi gerekir. Eğer Biga’da özelleştirilmiş birden fazla tapu müdürlükleri olmuş olsalardı, bize çay, kahve ikram ederlerdi. Biz çayımızı, kahvemizi içene kadar, işlemlerimiz bitirilir. Müdür bey bizzat yanımıza gelir, hayırlı olsun der tapumuzu teslim ederken
Güle güle efendim dairemize yine bekleriz derdi. Nerede, o kültür…!

Çünkü bu işlemden Alıcı, alım harcı ödüyor, Satıcı satış harcı ödüyor.
Ayrıca yetmezmiş gibi birde döner sermaye, diye bir ücreti ödüyorlar.  
30 yıl önce emlakçılığa başladığımda, döner sermaye harcı diye bir harç yoktu!

Buna rağmen öyle bir anlayış, öyle bir kültür yerleşmiş ki, yaptığınız işlem için bir ton para veriyorsunuz, size orada bir şinav çektirmedikleri kalıyor…!

Kaz Dağlarında Teselli Turu:

Hanefi beyi, tekrar Edremit  Güreye bıraktık.Hanefi bey, tapu dairesinin bu acziyeti sinirlerinizi germiş görüyorum. Sizi, Kaz Dağlarının eteklerinde Zeus Atlarına götüreyim, göreceğiniz manzara karşısında sinirleriniz yatıştıracaktır dedi.

Kaz Dağlarının yamaçlarına doğru tırmandıkça, manzara artıyor, manzara artıkça sinirlerimiz yatışıyordu.  Zeus Atlarına, varmadan sinir, minir diye bir şey kalmamıştı. Zeus Atlarının olduğu tepenin yakınına kır çay bahçelerinin olduğu alan arabayı park ettik. Tabelada Zeus Atlarına kalan mesafenin 980 metre olduğu yazıyordu. Bu 980 metre yaya yürüyerek ulaşabiliyor, ancak yaz ayları ve tatil günleri o alana paytonlar  çalışıyormuş. Aslında arabayla da çıkılabiliyor, yol gayet geniş ve temiz ancak motorlu taşıta izin verilmiyor.  

Zeus Atlarının olduğu tepeye çıktık, etrafta At mat yok.! Hanifi beye, hani Atlar nerede diye sordum.
Hanefi, ne atı dedi? Yahu arkadaş sen Zeus Atları, deyince ben gözümde taşlardan yapılmış 3 – 5 tane atın olabileceğini hayal etmiştim dedim, Hanifi bey güldü. 

Aslında Zeus Altarı, diye bilinir. Ancak yerel halkın dilinde Zeus Atları deyimi daha yaygın olduğu için bende buranın yerli halkından sayılırım ve yerli deyimi kullanıyorum dedi.  Hanefi beye teşekkür ediyoruz, Biga Tapu dairesinin vermiş olduğu stresi çoktaaaaan unutmuştuk bile :)   
  

İstanbul’a dönünce merak edip Google’dan ufak bir sorgulama yaptım: Zeus Atları diye bilinen bu eşsiz manzaralı tepe hakkında ki yazıyı aşağıya kopyaladım:
Meğer Altar’ın, anlamı: Karizmasını üstünde taşıyamayan yapı demekmiş.   

Google'dan alınan yazı aşağıda:

zeus altarı

Aadatepe’de edremit körfezine bakan, yapılaşma nedeni ile içinizin acımasına neden olsa da, sincapları ve günbatımı ile huzur mekanı.

antik dönemlerde kurban törenlerinin yapıldığı, korsanların ise körfezi gözetlemek için kullandığı yapı, tepesinde ese ruzgar ve lesbos adasina bakan kismi ile, ayni zamanda pers krali xerxes'in 5 milyonluk ordusunun gectigi yolu boydan boya goren bir yerdir, her tarafi zeytinlik, as usual. gidip gorup tepesinde fotograf cektirirken metal mataranizda ta$idiginiz bourbon ile "toast one for the ghost" yapiniz...keyif aliniz.

altar kelimesinin karizmasını üstünde taşıyamayan yapı. ancak yine de güzeldir.

her geçen gün daha fazla insanın keşfettiği; her gidişimde daha kalabalık bulduğum; zeustan medet umanların ya da "adettir" diyenlerin ağaçlara çul çaput, onlar yoksa kağıt mendil bağlayıp çevreği kirlettikleri, su sarnıcının içi su şişesi dolu olan güzelim yer. her gittiğimde zeytinlik ve meyve bahçeleri katledilerek inşa edilmiş beton yığınlarının* doğanın ve manzaranın içine edişini yukardan görüp kahrolduğum yer aynı zamanda. insanlar böyle yerleri keşfetmemeliler. yazık çok 

yerel halkın adını "zeus'un atları" olarak bildiği ve gidip atları aradıkları yer.

Edremit körfezi kuzey sahilinde bulunan küçükkuyu beldesinden kaz dağlarının içine doğru 3 km'lik bir yolculuktan sonra ulaşılan adatepe köyünden, denize bakan yamaca doğru giden ormanın içindeki patika ile ulaşılan taş sunakaltar..

bütün edremit körfezi ayaklarınızın altındadır, tarih boyunca kimler buradan körfezi izledi diye merak eder, hiç bina yokken buralar acaba nasıldı diye düşünür insan, oldukça mistik bir havası vardır. ta ki kafanızı uzatıp sunağın altındaki sarnıcın içinde yüzen bira kutularını, bilimum su ve meşrubat şişelerini görene dek. işte o an hangi zamanda hangi ülkede yaşadığımızı hatırlarız, ve bunu yapan cahillere lanet okuruz. tarihten ve yunan mitolojisinden sıyrılıp türkiye gerçeği ile yüzleştikten sonra, biraz küfür eder ve bira kutularının sebebini sorgulamaya başlarsınız.

böyle bir tarihi mekanın içine sıçmak için iki sebep olabilir. cehalet, nefret ve aşağılama bir arada.

cehalet ise sebebi diyecek pek birşey yoktur, üzülmek lazım sadece, buraya sırf cahil olduğu için bira atan odun, zaten mal gelmiştir mal gidecektir. karşına alıp iki çift laf edersin anlarsa anlar, anlamazsa arkasından bira kutuları toplanabilir sadece.

nefret ise sebebi, eski yunan uygarlığını tanımama, eski inanışları yok sayarak, yok etme ve aşağılama güdüsü ile yapılmış bir hareketse, su katılmamış faşistliktir, mostar köprüsünü yıkan zihniyetten bir farkı yoktur. etrafta, ayakta zor duran iki taş parçasının bile varlığını kabullenemeyen insanlar olduğunu bilmek insanın tüylerini diken diken eder.

hava kararmaya yakın keşfedilip ormanın içindeki patikadan aşağıya 700 metrelik yolu yürünecek olunursa ve geriye de sizden başka kimse kalmamışsa biraz blair witch tadında olabilecek muhteşem mekan...

bizim hurafe meraklısı insanımızın çaput bağlamadan edemediği bir altar kendisi. yetkili mercilerin tabelaları da fayda vermemiş.

 

Makaleye Yapılan Yorumlar